İstanbul
İl Sağlık Müdürümüz Doç. Dr. Abdullah Emre Güner, İstanbul Lepra Deri ve
Zührevi Hastalıkları Hastanesi’ni ziyaret ederek hastane çalışanları ile bir
araya geldi.
Ziyaret
kapsamında görüş, talep ve önerileri dinleyen İl Sağlık Müdürümüz, hastanede
sunulan hizmetlerin işleyişine dair bilgi aldı, yürütülen çalışmaları yerinde
değerlendirdi.
İspanya'nın başkenti Madrid'deki bölge meclisinde Filistin tartışması gündem oldu. İsrail yanlısı politikacılara tepki gösteren Madrid Meclis Üyesi Mar Espinar, Filistin bayrağı açtı.
Filistin bayrağındaki renklerin ne anlama geldiğini soran Espinar, "Siyah, Filistin halkının yaşadığı sürgünü temsil ediyor. Beyaz, barışı temsil ediyor. Yeşil ise güvenli bir topraklarda yaşama umudunu temsil ediyor. Kırmızı ise yüzbinlerce Filistinlinin kanını temsil ediyor" dedi.
Hutbesine
Gazze'de yaşananların bir soykırım olduğunu vurgulayarak başlayan Uluslararası
İslam Düşünce Vakfı ve İslam Düşünce Enstitüsü Başkanı, eski Diyanet İşleri
Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Ayasofya'da irad ettiği Cuma hutbesinde, Gazze'deki
soykırım karşısında İslam dünyasının ve insanlığın sessizliğini dile getirerek
tarihi mesajlar verdi:
"Aziz
kardeşlerim, tam 2 yıl oldu. Biz her gece başımızı yastığa koyup, gözlerimizi
kapatırken Gazzeli kardeşlerimizin semasında her gün ölüm kusan silahlar, nice
katliamlar, nice soykırımlar gerçekleştirdiler. Tam 2 yıl oldu. Biz
çocuklarımızın, torunlarımızın ağlayışını teselli edip saçlarını okşarken
Gazze'de bebekler yürümeyi öğrenemeden ölmeyi öğrendiler Tam 2 koca bahar
geçti. Gazzeli anneler, güller, çiçekler toplamak yerine çocuklarının
parçalarını topladılar. Kanlı kefenlerini koklayarak teselli buldular. Tam 2
yıldır biz en az bin geceyi sabah ettik. Gazzeliler için her sabah kan ve
ateşle başladı. Akşamlar ölüm ve dehşetle geldi. Babalar evlerine dönemedi.
Dönecek evleri de kalmadı.
Aziz mü'min ve mü'mine kardeşlerim! Bu iki yıl sadece Gazze için değil bütün Müslümanlar için, bütün insanlık için tarihin en büyük imtihanı oldu. Biz 2 milyar İslam alemi, 8 milyar insanlık ailesi sadece zulmü ve vahşeti izlemekle ve seyretmekle yetindik. Defalarca hezimete uğradık. İnsanlığımız tükendi.
İmanımız sınıfta kaldı. Hep beraber kardeşlerimizin parçalanışını, yakılışını toplu mezarlara gömülüşünü maalesef seyrettik."
DÜNYANIN EN KISA HUTBESİNE DİKKAT ÇEKTİ
Mahcubiyetini dile getiren Görmez, Gazze'de irat edilen "dünyanın en kısa hutbesi"ne atıfta bulundu. Görmez, "Birkaç hafta önce Gazze'de bir hatip, 'Ey insanlar ben açım, konuşma takatim yok. Siz de açsınız, dinlemeye gücünüz, mecaliniz yok. Kalkın namaz kılalım' dedi" ifadelerini kullanarak, bu sözler karşısında tüm Müslümanların mahcup olması gerektiğini
vurguladı. "Artık sözün bittiği yerdeyiz" diyen Görmez, Gazzelilere kelimelerden, hutbelerden ve konferanslardan fazlasını borçlu olduğumuzu ilan etti.
DÖRT BÜYÜK MESAJ
Görmez, hutbesini dört kesime hitap ederek şu çarpıcı mesajları verdi:
"Ayasofya'nın kubbesi altında oturan 50 ülkeden İslam alimleriyle birlikte bu minberden dört topluluğa dört mesajı ifade etmek istiyorum.
Hepsinin adına Birinci mesajım zalim ve katillere! Ey iki yıldır ahlak ve hukuk tanımadan yeryüzünü ifsat eden zalimler, ey kibirlerinin kiri ile ebedi hayatlarını yakanlar. Ey habis güç iktidarlarıyla zehirlenenler, siyonistler! artık adınızı rahatlıkla Allah düşmanı ve insanlık düşmanı koyabiliriz. Israrla bu sıfatı hak ettiğinizi siz bütün dünyaya yeniden gösterdiniz. Cehennemi hak ettiğinizi kanıtladınız.
'Zalimler için yaşasın cehennem' dedirttiniz bütün insanlığa. Siz ne kötü bir seçim yaptınız? Ne acınası bir akıbeti hak ettiniz? İyi bilin ki Allah yarına bırakır, Ama Bırakmaz. Habis zaferleriniz ile feci akıbetiniz inanın birbirine işte şu iki parmağın kadar yakındır. Haydi şimdi bize söyleyin, o ilahlık taslayan firavunlarınız nerede? İbrahimleri yakmaya teşebbüs eden nemrutlarınız nerede? Azgınlığa sapan Ad ve Semud kavmi nerede? Mekke sıcağında müminleri işkence eden geçiren Ebu Cehiller, Ebu Lehebler nerede? Dahası hendeklerde Tevhid ehlini ateşe atan Ashab-ı Uhdud şimdi nerede? Aslında siz işgal ettiğiniz Filistin'de kendi akıbetinizi hazırlıyorsunuz. Önümüzdeki yüzyıllar için tarihte olduğu gibi bir kez daha zillet belgenizi imzalıyorsunuz Dünyanın
hiçbir yerinde başınızı dik gezemeyeceksiniz. Kendinize yeniden yurt aramaya
başlayacaksınız. Her yerde rezil, her yerde zelil olarak dolaşacaksınız.
İkinci mesaj İslam ümmetine Ve hassaten mazlum Gazze'nin kapı komşularına! Siz ey İslam ümmeti, ey mazlum Gazze'nin tüm komşuları, ey hürriyeti ubudiyetin şartı bilenler. Ey vatanlarını iman üzerine kuranlar! Şimdi soralım kendimize; Filistinlilerle aramıza ördüğümüz duvarlar kimi tutsak ediyor? Gazze'yi mi yoksa bizi mi? Ah! O Refah Kapısı, Gazze'yi hepimizden ayıran kapı. Onları mı bizden ayırıyor, Yoksa ümmeti mi onlardan ayırıyor? O kapı kapalı kaldıkça Müslümanlar birbirlerinin yüzüne nasıl bakabiliyorlar? Artık bütün sınırları kaldırmanın vakti gelmedi mi? Bütün Müslümanların açlıkla ve susuzlukla pençeleşen kardeşlerinin imdadına yetişme zamanı gelmedi mi? Vallahi tekrar soruyorum. Tekrar söylüyorum. Siyasi hesaplar, diplomatik dengeler, güç politikaları hiç kimseyi ahiretteki hesaptan Sınırları aşmayıp da ne yapacağız ki? Artık Gazze'nin sınırı yok. Artık Gazze bir coğrafya parçası değil. Boynumuza vebaldir, yüreğimize zevaldir. Artık Gazze, ötede bir toprak değil. Samimiyetsizliğimizin kan karnesi oldu. Korkaklığımızın acı belgesine dönüştü.
Ve üçüncü mesaj bütün insanlık ailesine. Ey ademoğulları! Ey yeryüzü halkları! Uyuyan ya da uyutulmuş vicdanlarınızı uyandır hepiniz halklar ve yöneticiler insan kardeşlerinizin insanlık dışı katledilişini seyretmeyiniz. Ancak çok az sayıda vicdan ehli Gazze sayesinde yeniden dirildi, varlığında anlam buldu. İnsan olmanın duygusunu tattı. Gazze'nin direnişi, Gazzelilerin dik duruşu, İslam'ın hakikatinin hala insanlık için bir umut olduğunu gösterdi. Tüm insanlık güvencelerinin bir bir çöktüğünü gördü. Savunması olduklarını fark etti.
Güvendikleri siyasal aktörlerin ikiyüzlü acizliğiyle yüzleşti. Eline Avrupa'nın kentlerinde, başkentlerinde Filistin bayrağı alan herkes ama herkes kendi vicdanlarına, yeni bir yurt arayışına çıktı. Ve bugünlerde bu ses neredeyse İslam dünyasını geride bırakacak şekilde yükseliyor.
Ve son olarak son mesaj Gazze halkına. Ey Gazze halkı size ancak iki cihan güneşi efendimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemin Ammar bin Yasir ailesine söylediği sözü söyleyebilirim; "Sabredin ey Yasir ailesi size vadedilen cennettir." Sabredin Gazze halkı, size vadedilen cennettir. Umudunuz yalnız Allah olsun. Bize Allah'ı umut bilmeyi siz öğrettiniz. Bedenleriniz parçalanırken, şehitleriniz bombalanırken, evleriniz yağmalanırken Allah'la beraber olmayı siz bize öğrettiniz. Sabrın ateşinde pişsen asaletinizi bir bayrak gibi insanlığın gönderine siz diktiniz. Artık kimsenin gücü yetmez, o bayrağı oradan indirmeye. Mührünüz ebedidir. Şanınız bakidir. Size hatırlatmamız gerekmiyor ama siz bize hatırlattınız ki karanlığın en koyu anında doğar sabahlar. Belanın şiddetlendiği demlerde sıdkı ortaya çıkar sadıkların. Siz dünyaya hakiki insanlığın ne demek olduğunu Gösterdiniz. Ey Gazzeliler, babanız İbrahim tek başına bir ümmetti. Siz de bugün yalnız kaldınız. Emin olun ki Allah sizden, sizin bu samimi duruşunuzdan, nice mümin ümmetler, nice medeniyetler çıkaracaktır. Yetimleriniz, Fatihlerimiz Babanız İsmail bebekken açlık ve susuzluk çekti. Ama Allah onun ayaklarının altından kıyamete kadar akacak bir zemzem serinliği çıkardı. Peygamberimiz Hz. Muhammed kuşatıldığı işkence gördü Çocuklarını, yakınlarını kaybetti. Sonra Rabb'i ona verdi ve o da razı oldu."
HUTBEYİ PEYGAMBERİMİZ'İN DUASI İLE BİTİRDİ
Mehmet Görmez, hutbesini Peygamber Efendimiz'in Taif'te taşlandığında yaptığı dua ile bitirdi. Görmez şu ifadelerde bulundu:"Hutbemi Rahmet elçisinin Taif'ten kovulduğunda yaptığı yakarış ve iltica ile bitiriyorum; 'Allah'ım güçsüzlüğümüzü ve çaresizliğimizi, insanlar nezdinde düştüğümüz hor ve hakir durumumuzu sana arz ediyoruz. Sana şikayet ediyoruz. Ey merhametlilerin, en merhametlisi bizi kimlerin eline bırakıyorsun? Sen bizi zalim düşmanların eline düşürme. Onları başımıza musallat etme ey Rabb'imiz üzerimize çöken bu musibet ve eziyetler eğer bize karşı bir gazabından değilse çektiğimiz bütün sıkıntılara aldırış etmeyiz. Hepsine tahammül ederiz Ey Rabb'imiz bütün zulmetleri aydınlatan nuruna sığınıyoruz. Dünyayı ve ahireti sulhu selama çeviren gazabını bizden alacak ana sığınıyoruz. Ey Rabb'imiz sen hoşnut oluncaya kadar senden af diliyoruz. Tövbe diliyoruz. İstiğfarda bulunuyoruz. Biliyoruz ki güç ve kuvvet ancak sendedir."
Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Allah, müminlere kendi içlerinden
bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. O Peygamber ki, onlara
Allah’ın ayetlerini okur, onları günahlardan arındırır, onlara kitabı ve
hikmeti öğretir…” (Âl-i İmrân, 3/164.)
Allah Resûlü (s.a.s) yüce bir ahlak üzere yaratılmıştır. O, güzel
ahlakı tamamlamak için gönderilmiş son peygamberdir. Peygamber Efendimiz
(s.a.s), tüm insanlık için en güzel örnektir. Rabbimize, kendimize ve çevremize
karşı sorumluluklarımızı o hatırlatmıştır.
Ne hazindir ki her geçen gün, insani değerlerin ayaklar altına
alındığı, masum çocukların acımasızca katledildiği, her türlü kötülüğün açıkça
işlendiği bir zamanda yaşıyoruz. Miracın şâhidi olan ilk kıblemiz Mescid-i Aksâ
mahzun. Tevhidin beşiği, emin belde Kudüs işgal altında. Gazze kan ağlıyor.
Siyonist işgalci zalimler, tüm dünyanın gözü önünde Filistinli Müslümanlara
soykırım uyguluyor. Onları açlık ve susuzluğa mahkûm bırakarak vatanlarından
göç etmeye zorluyorlar. İmkânsızlıklar altında hastanelerde tedavi gören
hastaları dahi zalimce katlediyor. Çadırları dahi yakıyor, onlara hiçbir
şekilde hayat hakkı tanımıyor. Böylesine bir ortamda Sevgili Peygamberimiz
(s.a.s)’in sadece mevlidini anmak ve hatırasını yâd etmekle ona karşı
sorumluluğumuzu asla yerine getirmiş olamayız.
Bugün bize düşen; başta Gazze olmak üzere dünyanın dört bir
yanındaki masumların canlarına kıyılmaması için Peygamberimiz (s.a.s)’in güzel
ahlakını ve çağlar üstü mesajlarını insanlıkla buluşturmaktır. Dinimizi ve dini
değerlerimizi değil, dindarlığımızı yeniden sorgulamaktır. İşte o zaman
dünyamızda zulüm ve haksızlıklar sona erecektir.
Yaşamakta
olduğumuz zor günlerin, -inşâallah- huzurlu yarınların doğum sancıları olması
temennisiyle Velâdet-i Nebi’nin, dünyanın muhtelif yerlerinde çiğnenen ve
zedelenen insanlık onurunun yeniden yücelmesi ve korunması, özellikle iki
yıldır Gazze’de zulüm, açlık ve katliama maruz kalan Filistinlilere kurtuluş
getirmesi, iki milyar Müslümana iki milyon kardeşine sahip çıkacak güç, kudret
ve vahdet bahşetmesi ile tüm insanlığın aradığı huzur, barış, adalet ve
merhamet iklimine vesile olmasını Yüce Rabbimizden diliyorum.
Cuma’nız
mübarek ve katil Netanyahu başta olmak üzere Gazze'de alçakça yöntemlerle
tarihin en acımasız soykırımını gerçekleştiren Siyonist katiller ile onların
hamisi küresel zorbalar kahru perişan olsun.
Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Allah, müminlere kendi içlerinden bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. O Peygamber ki, onlara Allah’ın ayetlerini okur, onları günahlardan arındırır, onlara kitabı ve hikmeti öğretir…” (Âl-i İmrân, 3/164.)
Allah Resûlü (s.a.s) yüce bir ahlak üzere yaratılmıştır. O, güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmiş son peygamberdir. Peygamber Efendimiz (s.a.s), tüm insanlık için en güzel örnektir. Rabbimize, kendimize ve çevremize karşı sorumluluklarımızı o hatırlatmıştır.
Ne hazindir ki her geçen gün, insani değerlerin ayaklar altına alındığı, masum çocukların acımasızca katledildiği, her türlü kötülüğün açıkça işlendiği bir zamanda yaşıyoruz. Miracın şâhidi olan ilk kıblemiz Mescid-i Aksâ mahzun. Tevhidin beşiği, emin belde Kudüs işgal altında. Gazze kan ağlıyor. Siyonist işgalci zalimler, tüm dünyanın gözü önünde Filistinli Müslümanlara soykırım uyguluyor. Onları açlık ve susuzluğa mahkûm bırakarak vatanlarından göç etmeye zorluyorlar. İmkânsızlıklar altında hastanelerde tedavi gören hastaları dahi zalimce katlediyor. Çadırları dahi yakıyor, onlara hiçbir şekilde hayat hakkı tanımıyor. Böylesine bir ortamda Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in sadece mevlidini anmak ve hatırasını yâd etmekle ona karşı sorumluluğumuzu asla yerine getirmiş olamayız.
Bugün bize düşen; başta Gazze olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki masumların canlarına kıyılmaması için Peygamberimiz (s.a.s)’in güzel ahlakını ve çağlar üstü mesajlarını insanlıkla buluşturmaktır. Dinimizi ve dini değerlerimizi değil, dindarlığımızı yeniden sorgulamaktır. İşte o zaman dünyamızda zulüm ve haksızlıklar sona erecektir.
Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.s)’in dünyaya teşriflerinin yıl dönümü vesilesiyle Velâdet-i Nebi’nin, dünyanın muhtelif yerlerinde çiğnenen ve zedelenen insanlık onurunun yeniden yücelmesi ve korunması, özellikle iki yıldır Gazze’de zulüm, açlık ve katliama maruz kalan Filistinlilere kurtuluş getirmesi, iki milyar Müslümana iki milyon kardeşine sahip çıkacak güç, kudret ve vahdet bahşetmesi ile tüm insanlığın aradığı huzur, barış, adalet ve merhamet iklimine vesile olmasını Yüce Rabbimizden diliyorum. Mevlid Kandili’niz mübarek olsun.