Bundan birkaç sene önce eşimin yüzünde “gül hastalığı” ismi verilen, ciltte kızarıklık ve sivilce benzeri döküntülere sebep olan bir hastalık belirmişti.
O dönem hastanelerde randevu bulmak için epey
zorlanmıştık.
Sonrasında benzer sıkıntıyı kızımın yüzünde
çıkan sivilcelerde yaşadım. Randevu bulana kadar akla karayı seçmiştim.
Türkiye’de, özellikle devlet hastanelerinde çok
ciddi bir “dermatolog” sorunu yaşandığını ise geçtiğimiz yıl, babama musallat
olan “kaşıntı” sayesinde fark ettim.
Bir böbreği küçük olan, diğeri de iyi
çalışmayan ve şeker hastası olan babam, derisinin altında başlayan kaşıntı
sonrası ateşten uyuyamaz olmuş, Tokat’taki tüm hastaneleri tek tek dolaştıktan
sonra İstanbul’un yolunu tutmuştu.
Ben ve kardeşim de biçare babamın acılarını
dindirmek için özel-devlet demeden tüm hastaneleri dolaşmaya başlamıştık.
Sayısız teste, ilaca ve özel karışım merhemlere
rağmen şifa bulamayınca, bir tavsiye üzerine “İstanbul Lepra Deri ve Zührevi
Hastalıkları Hastanesi”ne gittiğimizde ise resmen hayal kırıklığına uğramıştık.
Randevu bulmak mümkün olmadığı için “Acil”
servisten girmeyi ümit ettiğimiz hastanenin acil servisi yoktu.
Doktor sayısı sınırlı olduğu için de geceleri
hasta kabulü kaldırılmıştı.
Tavsiye edilen uzman doktoru sorduğumuzda ise
birkaç gün önce özel bir hastane ile anlaşıp, oradan ayrıldığını öğrenmiştik.
Biz de çaresiz, hanımefendinin çalıştığı
Avcılar’daki “özel hastane”ye giderek şifa aramaya çalışmıştık.
Tabii, babamın sağlığına kavuşmasıyla ülkedeki
“cildiye uzmanı” açığı gündemimden çıkmıştı.
Dün gazetemizin Yayın Kurulu Toplantısı’nda,
Türkiye’nin ilk ve tek cilt hastanesi olan “İstanbul Lepra Deri ve Zührevi
Hastalıkları Hastanesi”nin hak ettiği değeri görmediğine yönelik haber
okununca, bende yeniden şimşekler çaktı.
Önce internet üzerinde yayın yapan “şikâyet
platformlarına” göz atıp, hâlâ mahut sıkıntının devam edip etmediğini
araştırdım.
Meğer devlet hastanelerinde kalan cilt
doktorları 3 dakikada bir hastayı muayene ederek, adeta dünya rekoru kırmak
için birbirleriyle yarışıyorlarmış.
Diğer cilt mütehassısları ise son yıllarda
tıbbi turizm patlaması yaşayan ve estetik cenneti haline gelen ülkemizdeki
güzellik ve kozmetik sektörüne geçmiş.
Hani geçtiğimiz günlerde İstanbul
Havalimanı’nda bir video çeken ve “Türkiye’ye niye geldim tahmin edin” diye
soran yabancı hanımefendinin;
“Burası insanların vücudunun bir bölümünü
değiştirdiği yer” dediği gibi…
Güzel ülkemizin cilt doktorları da meğer şifa
dağıtmayı bırakıp güzellik sektörüne ve insan parçası değiştirme işine
atılmışlar…
CHP’nin temelini oluşturan ittihatçı
artıklarından Dr. Abdullah Cevdet’in hayalini kurduğu ve Batı’dan damızlık
erkek getirip Türk kadınlarıyla çiftleştirerek elde etmeyi umduğu o “ideal
ırkı…”
Muhtemelen bu hekimler estetik ameliyatlarıyla
elde etmeyi düşünüyorlar.
Tabii tablo karşısında tam ümitsizliğe
düşecekken, çarenin de haberimizde olduğunu gördüm.
Gazetemize konuşan “Seçtiklerini Denetle ve
Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’na
seslenerek…
Her türlü teknik donanıma sahip olan fakat
hekim azlığı sebebiyle iki kez kapatılan ve hâlihazırda tüm bürokratik
engellemelere rağmen şifa dağıtmaya devam eden “Lepra Deri ve Zührevi
Hastalıkları Hastanesi’nin, “enstitü” ya da “eğitim ve araştırma hastanesine”
dönüştürülmesini teklif etmiş…
Mütareke yıllarında Toptaşı Bimarhanesi
Başhekimi Dr. Mazhar Osman’ın girişimiyle cüzzam hastalarını tedavi etmek
maksadıyla kurulan ve Dermatoloji camiasında önemli bir yere sahip olan tarihi
hastane için atılacak en hayırlı adım bu olsa gerek.
Zira…
Eğitim ve araştırma hastanesi olması durumunda
hem doktor sayısı artacağı için şifa dağıtacak hem de ülkeye yeni dermatoloji
uzmanları yetiştirecek.
Hastaneye alınan asistanlar da 4 yıl boyunca
süren ihtisasları sayesinde hastaları tedavi edecek.
Asistanlar içerisinde uzman olup, akademik
kariyer yapmak isteyenler de yine Doçentliğe kadar hastanede görev yapacak.
Üzerine bir de profesör olmak isteyenleri
eklediğimizde, İstanbul Lepra Deri ve Zührevi Hastalıkları Hastanesi bu sayede
“Türkiye’nin ilk ve tek cilt hastanesi”nin yanı sıra “ilk ve tek cilt
üniversitesi” payesini de alacak…
Böylece ülkemizde şifa ve güzellik dağıtacak
yeterince doktor olacak.
Ayrıca!..
Hastanenin mevcut binasının yapımında Türkan
Saylan’ın katkısı olduğu için ülkemizdeki seküler kesim de bu teklife sıcak
bakacaktır.
Dolayısıyla buradan Sağlık Bakanı Prof. Dr.
Kemal Memişoğlu’na ben de seslenmek istiyorum:
Sayın Bakanım, yapın bir güzellik!
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/zekeriya-say/sayin-bakanim-yapin-bir-guzellik-46618.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder