20 Ağustos 2023 Pazar

Geciken Adâletin Bedeli

Bir gün, halktan biri Bursa Kadısı’nın huzuruna çıkıyor, destur alıp derdini anlatmaya başlıyor: “Dün at pazarından bir at satın aldım. Evime götürürken, aldığım atın hasta olduğunu farkettim.”

Kadı Efendi akıl vermeye başlıyor: “Hemen eski sahibine iade etseydin.”

“Ben de öyle yapmaya karar verdim, amma atı iade etmeden önce, makamınıza uğrayıp görüşünüzü almak istedim, fakat makamınızda yoktunuz, görüşemedim.”

Kadı Efendi’nin yüzü değişiyor: “Ha evet” diyor, “Emir Hazretlerine çok mühim bir mesele danışmaya gitmiştim. Yarım saat bile sürmedi, hemen makama döndüm.”

“Eminim ki işiniz mühimdi. Lâkin benim işim de benceleyin mühimdi. Sizi makamda bulamayınca, ‘yarın tekrar gelirim’ dedim, atı evime götürdüm.”

Kadı Efendi, sorunun çözüldüğünü zannedip rahat bir nefes alıyor: “Eh, ben de olsam öyle yapardım. Bak bugün ne güzel anlatıyorsun derdini.”

“Anlatmasına güzel güzel anlatıyorum, ama bakalım derdimin dermanı var mı?”

“Elbette var” diye atılıyor Kadı Efendi, “atı eski sahibine hemen iade ediyorsun!”

Adam derin bir soluk alıyor: “Ne yazık ki, artık mümkün değil.”

“Nedenmiş canım. At pazarı şuracıkta, gider adamı bulursun, böyle iken böyle dersin, Kadı Efendi’nin hükmü var dersin; hatta yanına bir de hüküm kâğıdı veririm, inanmazsa onu gösterirsin. İtiraza mecali kalmaz.”

“Mümkün değil Kadı Efendi, çünkü dün sabaha karşı at sizlere ömür!”

Kadı Efendi yerinden fırlıyor: “Ne!.. Öldü mü?”

“Maalesef. Bu yüzden geri veremem. Anlayacağınız zarara uğradım. Mağdur oldum. Mağduriyetimi giderin.” 

Kadı Efendi birden yoruluyor, derin bir can sıkıntısının kıskacına düşüyor. Alt ediyor, üst ediyor, nihayet kararını açıklıyor: “Benim yüzümden zarara uğradığın apaçık ortada. Şayet makamdan ayrılmasaydım, zarara uğramayacaktın. Bu hâdisenin böyle gelişmesi benim ihmalimden kaynaklanmıştır. Binaenaleyh zararını ben karşılayacağım!”

Adam hayretle soruyor: “Asıl suçlu bana hasta atı satan adamdır, ondan tahsil edin, sizin ödemenize gerek yok. Mutlaka çok mühim bir işiniz olduğu için mahkemeden ayrılmak zorunda kaldınız.”

“Ne olursa olsun” diyor Kadı, “mahkemeden ayrılmamam gerekiyordu. Bu durumda kusurlu taraf benim. Eğer dün geldiğinizde beni yerimde bulsaydınız, olaya müdahale edip atı eski sahibine geri vermenizi sağlayacaktım. Böylece paranı geri alacak, zarara uğramayacaktın.

Benim görevimin başında bulunmamam sebebiyle bu imkân ortadan kalktı. Bu yüzden zararını kendi kesemden karşılamam gerekiyor.”

Öyle de yapıyor, atın parasını kendi kesesinden ödüyor.

Bu çarpıcı levha, ondan sonra gelen bütün Osmanlı kadılarının “ibret levhası” oluyor…

Adâleti geciktirdiği için zarara uğrayan vatandaşın zararını kendi kesesinden karşılayan Bursa Kadısı, “Molla Fenari” lâkabıyla tarihimize geçen ilk Osmanlı Şeyhülislâmı Şemseddin Muhammed’dir.

1350 yıllarında Maveraünnehir’den Anadolu’ya göçmüş, Bursa Yenişehri civarında bulunan Fener kasabasına yerleşmiştir.

Babası Muhammed Hamza’nın fenercilik yapması dolayısıyla “Fenari” lâkabıyla anıldığı söylenir. Lâkabının Fener kasabasından geldiğini iddia edenler de olmuştur.

Medrese eğitimi sırasında Mevlânâ Alâuddîn Esved, Cemâleddîn Aksarâyî, Hamîduddîn-i Kayserî’nin derslerine devam etmiş, daha sonra da Mısır’a gidip, Hanefî fakihlerden Ekemâleddîn-i Bâbert’in derslerine katılmıştır.

Osmanlı Devleti, Ankara Savaşı’nda (1402) Timur’a yenilince düzen bozulmuş, bir grup âlim arkadaşıyla birlikte Timur’a esir düşmüş, Hakan’dan ve çevresinden büyük hürmet görmüştür. 

Serbest kaldığında hacca gitmiş (1419), hac dönüşü Mısır’da bir süre ders vermiş, Kudüs’e uğramış, 1429 yılında Şam yolu ile ikinci defa hacca gitmiş ve bu arada yine Mısır ve Kudüs’e uğramıştır.

1430 yılında Bursa’da vefat etmiştir. Türbesi Bursa’da ziyaretgâhtır. Ayrıca yine Bursa’da bir cami ve medresesi bulunmaktadır.

https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/yavuz-bahadiroglu/geciken-adaletin-bedeli-21032.html 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder