Kamu Borçlarının Yeniden Yapılandırılması: Vatandaşın Nefes
Alması İçin Acil ve Kapsamlı Bir Adım
Türkiye, yüksek enflasyonun yarattığı ağır
ekonomik koşullar altında en büyük yüklerden birini kamu borçlarında
hissediyor. Vergi dairelerine, SGK’ya, belediyelere veya çeşitli kamu
kurumlarına olan borçlar; biriken faiz ve gecikme zamlarıyla birlikte milyonlarca
vatandaş ve işletme için adeta aşılması güç bir duvara dönüşmüş durumda.
2025 yılı itibarıyla kesinleşmiş gelir ve
kurumlar vergisi alacaklarının 2,8 trilyon TL’yi aşmış olması, borç sorununun
artık sadece bireylerin değil, tüm ekonominin hareket alanını daralttığını
açıkça gösteriyor. Ödenemeyen borçlar tüketimi azaltıyor, yatırımları
erteliyor, büyüme potansiyelini zayıflatıyor.
Türkiye’de yaklaşık 20 milyon kişi ve
işletmenin vergi dairelerine veya SGK’ya borçlu olduğu tahmin ediliyor. SGK
prim borçları özellikle esnaf ve KOBİ’leri köşeye sıkıştırıyor. Trafik cezaları
yeniden değerleme oranıyla katlanırken, kamu kira alacakları bile tahsil
edilemez hâle gelmiş durumda.
13 Kasım 2025’te yayımlanan Cumhurbaşkanı
Kararı ile gecikme zammı ve tecil faizi düşürülerek olumlu bir adım atıldı.
Ancak ana parada indirim olmaması ve gecikme yükünün çoğunun devam etmesi
nedeniyle bu düzenleme, yalnızca sınırlı bir rahatlama niteliğinde kaldı.
Öte yandan, 21 Ekim 2025’te TBMM’ye
sunulan kapsamlı yapılandırma teklifi hâlâ Plan ve Bütçe Komisyonu’nda
bekliyor. Faiz yükünün her ay yaklaşık 100 milyar TL arttığı düşünüldüğünde, bu
gecikmenin ekonomik maliyeti oldukça yüksek.
Bu noktada altı çizilmesi gereken önemli
bir husus var: Yapılandırma bir af değildir. Aksine, ekonomik işleyişi
rahatlatan, tahsilatı artıran, kayıt dışılığı azaltan ve piyasalara nefes
aldıran zorunlu bir mali politika aracıdır. Nitekim 2021 ve 2023 yapılandırma
kanunlarında tahsilat oranlarının belirgin şekilde arttığı görülmüştü.
Türkiye’nin mevcut şartlarında
uygulanabilir bir çözüm paketi için geniş kapsamlı bir yapılandırma zorunludur.
Gecikme zamlarının ve cezaların %90’a varan oranlarda silinmesi, 48 aya kadar
vadeli taksitlendirme imkânı sağlanması ve başvuruların tamamen dijital hâle
getirilmesi, milyonlarca kişinin ödeme kapasitesini artıracaktır.
Maliye’nin kendi simülasyonları bile
kapsamlı bir yapılandırmanın 2026 bütçesine 300 milyar TL’nin üzerinde ek gelir
sağlayabileceğini gösteriyor. Çünkü vatandaş ödeyemediği borcu değil,
ödeyebileceği borcu öder.
Türkiye’nin 2026’ya güçlü bir başlangıç
yapabilmesinin yolu, vatandaşın sırtındaki borç yükünü azaltmaktan geçiyor.
Bekleyen yasa gecikmeden Meclis gündemine alınmalı ve hayata geçirilmelidir.
Çünkü borç yükü hafifleyen birey ve
işletmeler, daha güçlü bir ekonomi demektir.